Kurban, sözlük anlamıyla “yaklaşmak, Allah’a yakınlık vesilesi” demektir. Dinî terim olarak, “ibadet maksadıyla belirli vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanın, usulünce boğazlanması” demektir. Kurbanın dinî bir hüküm oluşu, Kitab, Sünnet ve İcmâ-i ümmet ile sâbittir. Hanefîlerin tercihli görüşüne göre vacib olan Kurban, Şafiî, Malikî ve Hanbelîlere göre müekked (kuvvetli) sünnettir.
Kurban Kimlere Vacib?
İlmihal ve fıkıh kitaplarımızda kurbanın vücubiyetinin şartları olarak zikredilen ve kurban ibadetiyle yükümlü olmanın şartları şunlardır:
1- Müslüman olmak. Müslüman olmayan için kurban anlamsızdır.
2- Akıllı ve ergenlik çağında olmak. Hanefîlerde tercih edilen hükme göre ve Şafiîlerde, akıllı ve büluğ çağında olmayan kişi zengin olsa da, onlar için kurban kesmek gerekli değildir.
3- Müsafir olmayıp mukim olmak. Hanefîlere göre seferî durumundaki kişiye kurban vacib değildir, fakat müstehab olarak kesebilir. Diğer üç mezhebde ise, seferî kişiler içinde kurban kesmek, mukim kimselerde olduğu gibi sünnettir.
Ancak Malikîlere göre, hac vazifesiyle meşgul kimseye ayrıca kurban gerekmez. Hanefîlerde ise hac görevini yapan kişi, eğer Mekke’de en az onbeş gün ikamete kararlı ise, onun için ayrıca kurban da gerekir.(1)
4- Yeterli mali imkana sahip olmak. Kurban için yeterli zenginlik, kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında, bayram günlerinde 20 miskal (85 gr) kadar altın veya bu değerde para ve mal varlığına sahip olmaktır. Bu da fıtır sadakası için gereken zenginlik ölçüsü, nisab miktarıdır. Bunda, zekat nisabı gibi üzerinden bir yıl geçme şartı aranmaz.
Şafiî mezhebinde ise, kurban için zenginlik şartı yoktur. Bayram günlerinde aslî ihtiyaçları dışında, bir kurbanlık alabilecek imkana sahip olan için kurban kesmek sünnettir. Ancak gerek Hanefîlerde gerek Şafiîlerde, gerekli imkana sahip olmayan kimsenin, zorlama ve borçlanmayla kurbanlık almasının gereği yoktur.
Hanefî mezhebinde, zenginlik sınırına ulaşmamış kişinin kestiği kurbanın adak yerine geçeceği ve etinden yiyemeyeceği şeklinde bir görüş varsa da, tercih edilen asıl görüşe göre, özellikle adak niyetiyle almadıkça, fakir de kestiği kurbanın etinden yiyebilir.
Kurbanın Geçerlilik Şartları
1- Kurbanlık hayvanın cinsi ve yaşı. Kurban yapılması caiz olan hayvanlar; koyun, keçi, sığır, manda ve devedir. Kısacası davar, sığır ve deve cinsidir. Bunların erkeği ve dişisi farketmez. Kurbanlık davarların en az bir yaşını doldurmuş olması gerekir. (Fakat Şafiîlere göre, keçinin iki yaşını doldurması lazımdır.)
Sığırların iki yaşını doldurması, develerin ise beş yaşını bitirmesi gerekir. Burada yaş ölçüsü Kamerî yıla göre, yani 354 güne göre hesaplanır.
Koyun ve keçi bir kişi için kurban olabilir. Sığır ve deve ise en çok yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheblerine göre, eğer aile içinde olursa bir davar veya sığır, kişi sayısına bakılmaksızın, bütün bir aile halkı için kurban edilebilir.(2)
2- Kurbanlık hayvanın kusurlu olmaması. Bir veya iki gözü kör, yürümeyecek kadar topal, aşırı derecede zayıf veya hasta hayvanlardan kurban olmaz. Kulağının çoğu kesik, boynuzu kökten kırık, dişlerinin çoğu dökülmüş, kuyruğunun çoğu kesilmiş, doğuştan kulaksız veya kuyruksuz hayvanlar da kurban olmaz.
Kendisine kurban vacib olmayan fakir veya müsafir kimseler için, bu kusurlar kurbana engel değildir.
3- Kurbanın özel vaktinde kesilmesi. Kurban kesme vakti, Kurban bayramının birinci günü bayram namazından sonra başlar, üçüncü günü akşamına kadar sürer. Şafiîlere göre dördüncü günü sonuna kadardır.
Vaktinde kurbanını kesemeyen kimse, mevcutsa aynı hayvanı, kaybolmuşsa değerini, satın alınmamışsa bir koyun bedelini tasadduk eder.
4- Kurban niyetiyle kesim yapılmış olması. Kurban yapanın niyetinin et değil, kurban olması şarttır. Kurbanlık bir sığıra vacib veya müstehab olarak ortak olanlardan birinin niyeti et olsa, yahut biri İslâm dışı olsa, Hanefilere göre bütün hisseler sadece et olur, kurban olmaktan çıkar.
Şafiîlere göre ise, böyle bir ortaklıkta niyeti kurban olanların hissesi, kurban olarak sahih olur.(3)
Kurbanın Kesim Şekli
Kurban kesmenin rüknü, yani olmazsa olmaz unsuru, kurbanlık hayvanın Allah rızası için kesilip kanının akıtılmasıdır. Kesilecek davar veya sığırın bir arka ayağı boşta bırakılarak, üç ayağı bağlanır; sol yanı üzerine, yüzü kıbleye karşı yatırılır ki, bu sünnettir. Kurbanı sahibinin kesmesi daha uygundur. Olmazsa kesim vekâletini alan biri keser.
Kesimi yapan kimse tekbirler aldıktan sonra “Bismillahi Allahu ekber” diyerek kesimi tamamlar. Canı çıktıktan sonra hayvanın derisi yüzülür. Hanefîlere göre kesimde Besmele farzdır ve kasten terkedilirse onun eti yenmez. Şafiîlere göre ise bu Besmele sünnettir, terkinden dolayı hayvanın eti haram olmaz. Hayvanı kesen müslümanın erkek veya kadın olması farketmez. Mürted ve dinsizlerin kestiği hayvanın eti yenmez.
Kurbanın Eti ve Derisi
Adak hükmünde olmayan kurban etinden herkes yiyebilir. Doğan çocuk için müstehab olarak kesilen “akîka” kurbanı da böyledir. Adak kurbanı olursa, etinin tamamen fakirlere dağıtılması gerekir.
Kurban etinin bir kısmını sahibinin kendine ayırması, bir kısmını muhtaçlara vermesi ve diğer kısmını da komşu ve yakınlarına vermesi müstehabdır. Etinin ve derisinin sahibi tarafından satılması mekruhtur. Derisi ihtiyaç olarak kullanılabilir. En iyisi, ibadet maksadına uygun yerlere sadaka olarak verilmesidir.